Kendimi bir trenin penceresinden bakarken bulmak istiyorum bu gece, sabaha karşı hiç bilmediğim bir şehirde uyanırım belki pas kokan bir kompartmanda.. İçinde senin olmadığın bir şehir, bana yeni başlangıçları hatırlatır..
Bir güne daha acıyla uyanmak o kadar zor ki, kalbimdeki bıçakların biri diğerine sürtüyor, her çarpışma daha da çok akıtıyor kanımı, amaç öldürmek değil, işkence etmek belli ki.. Eğer katl-i vacip olsaydı gönlüm, kendi ellerimle keser koyardım başımı kadife bir keseye, sererdim ayaklarına tüm sevgimi, gururdan ve kibirden arınmış bir şekilde..
Gelecek istasyona geldiğimizde seni görmek isterdim dışarda, panikle tüm eşyalarımı trende bırakıp koşardım yanına, geride bırakırdım her şeyi ve sıkı sıkı sarılırdım sana.. Temiz değilim derdim, ellerim terli, ellerim pis, ellerimde başkasının izleri, tenimde başka kokular ve saçlarımda rüzgarın esintisi var.
Nemli gözlerine bakardım sonra uzun uzun, saçlarını okşardım usulca, korkma derdim, korkma! Hayat bizi üzemez artık daha fazla.. Bu istasyon olacakmış sonumuz, soğuk tren raylarında, ellerimiz birbirine kenetlenmiş, son gördüğümüz yaklaşan beyaz bir ışık olacakmış bu hayatta..