ÇALIŞMALARIM

Yapmış olduğum işler, projelerim ve planlarımı buradan takip edebilirsiniz.

Ah Minel AşkDenemelerimKısa ÖykülerimSine-yorumTasarımlarım

ÖLÜM YILDÖNÜMÜ
Kısa Öykülerim

Kendini yalnız sanan bir adamın öyküsüdür bu...”

Yıllar önce kaybettiği köpeği Joe '’nun anısına bahçeye diktiği fidan ilk meyvelerini vermeye başlamıştı. Köpeğini yaşlı gözlerle toprağa gömerken, üstüne bir üzüm fidanı dikmeyi akıl etmiş ve geçen üç koca yılın sonunda da bu düşüncesinin meyvelerini toplamıştı.

Kendini kandırmak onun en iyi bildiği işti. Bu konuda sanki kendisine özel bir yetenek verilmişti. Örneğin; halen genetik teknolojisi yaygınlaşır diye içinde bir umut besliyor ve köpeğinin tüyünü yatak odasındaki çelik kasada saklıyordu.

Geçen yıllara aldırmadan mesleğini sürdürdü. Yazı yazmaktı onun bir diğer en iyi bildiği – yada bildiğini sandığı iş...

Bazı akşamlar, verandada tek başına oturarak güneşin batışını seyreder ve hayallere dalardı. Altmışlı yaşlarında bile hayal kurabilmek mümkündü onun için, hayattan beklentilerini asla kaybetmeyecekti. Tek üzüntüsü eşinin onunla birlikte olamayıp, üç yüz metre kadar ileride bulunan kayın ağacının dibinde yatıyor olmasıydı. Ama yine de sıradan bir mezarlığın soğuk taş blokları arasında, başının üstünde ağır bir mermer ile yatıyor olmasından iyiydi.

Karısını çok seviyordu...

O’nun da kendisini çok sevdiğini, hatta bu fazla sevginin ve mutluluğun erken ayrılık getirdiğine inanıyordu.

Yıllar boyu, el ele, bir gün bile birbirlerinden nefret etmeden yaşamışlar ve o soğuk Eylül gecesi ayrılmışlardı. Yine her zamanki gibi “O” bırakmıştı. Hem de hiçbir şey olmamış gibi bir daha da aramamıştı. Evet, belki gittiği yerden telefon etme yada mektup yollama gibi bir şansı yoktu. Ama en azından giderken onu da çağırabilirdi. Çünkü adam onsuz yaşamaya alışık değildi, geçen onca yıla rağmen de alışamadı.

Haberlerde söylenene göre yüzyılın en sıcak yazı yaşanıyordu ve küresel ısınma yüzünden dünyada su savaşları başlamıştı. O ise hayatını dilediği gibi yaşıyor, gereksiz gördüğü politikadan ve onun uzantılarından köşe bucak kaçıyordu.

Oflayıp puflayarak çıkardığı atletini kanepeye doğru fırlattı ve ağır ağır çalışma masasına doğru yürüdü. Bugün hayatında en çok sevdiği ve daima öyle kalacağını bildiği bir insanın ölüm yıldönümüydü.

Bugün O’nun için yazıyordu. Aslında artık, her gün O’nun için yaşıyordu...
 

-

2007, Istanbul
Hamdi EKMEN