(Puanım 8/10) Önemli eleştirmenler tarafından "günümüze kadar yazılmış en iyi roman" olduğu belirtilen, Tolstoy'un ölümünden önce ardında bıraktığı mükemmel bir kitabın en son sinema uyarlaması beni çok etkiledi.
Karısını aldatan bir adamın huzursuzluğu, aldatıldığını öğrenen kadının çaresizliği, kocasını aldatan bir kadının trajedisi, başkasının karısına göz diken adamın kimsesizliği, kendisine aşık olan erkeği görmeyip sonunda hüsrana uğrayan ve geri dönen genç bir kızın mutluluğu ve aşkından umudu kesmeyerek bekleyen adamın kavuştuğu huzur..
İşte bu cümlelerle özetleyebiliriz Anna Karenina'nın tümünü!
Ama hissetmek, yaşamak ve kendinizi her karakterin yerine tek tek koyarak; "ben olsaydım şunu yapardım" diyebileceğiniz bir film..
Gerçekten hissederek izlediğim ender filmlerden birisiydi. Bazen kendimi Alexei 'nin yerine koyarak; "ne kadar sabırlıyım, kendime şaşırıyorum" dedim, bazen de kendimi Konstantin'in yerine koyarak; "sen gerçekten aşıksın, çünkü gözün başkasını görmüyor ve reddedilince çirkinleşmiyorsun" dedim.
Ayrıca filmde bulunan tiyatro sahnelerinden gerçek dünyaya geçişler ilginizi yüksek tutuyor. Her ne kadar görsel efektlere ihtiyaç duymayan bir film olsa da, kullanılan abartısız sahneler size tiyatrodaymış gibi hissettiriyor.
-
Her erkek aldatmaz ama çoğu aldatır, her kadın aldatmaz ama bazıları aldatır ve bunun bedelini ömür boyu sürecek bir mutsuzlukla öder. Ayrıca "nasıl başlarsa öyle biter" lafını da doğrularcasına, Anna'nın içine düştüğü kıskançlık krizleri, güvensizlik ve kaybetme korkusu gibi duygular kendi sonunu hazırlamış oluyor.
Ana mesaj diyemem, çünkü filmde pek çok farklı mesajlar var, ama en önemlisi saf aşk ve sevginin mutluluğa, anlık heveslerin ise kısa sürede mutluluk verse bile sonuçta hüsrana ve acıya götüreceği anlatılıyor.
Bu filmi izledikten sonra, sevgi / aşk ve mutluluk ile ilgili bakış açılarınızın değişeceğine eminim.
Karısını aldatan bir adamın huzursuzluğu, aldatıldığını öğrenen kadının çaresizliği, kocasını aldatan bir kadının trajedisi, başkasının karısına göz diken adamın kimsesizliği, kendisine aşık olan erkeği görmeyip sonunda hüsrana uğrayan ve geri dönen genç bir kızın mutluluğu ve aşkından umudu kesmeyerek bekleyen adamın kavuştuğu huzur..